Tünel, aşkı oldukça karmaşık ve derinlemesine bir şekilde ele alıyor. Kitap, ana karakter Juan Pablo Castel'in, Maria Iribarne adında bir kadına takıntılı bir şekilde aşık olmasını ve bu takıntının onu nasıl yıkıma sürüklediğini anlatıyor. Ve bu aşk, onun hayatının kontrolünü ele geçirir. Kendi iç dünyasında yaşadığı yalnızlık ve anlaşılmazlık hissi, onun Maria'ya karşı hislerini daha da karmaşıklaştırır. Juan Pablo'nun aşkı, zamanla takıntıya dönüşür ve bu takıntı onu kıskançlık, şüphe ve sonunda trajik bir sona sürükler. Aşkın bu yıkıcı yanını bu denli nahif bir şekilde anlattığı için bu kitaba hayranım.
Aşkın karanlık yönlerini, insan psikolojisinin derinliklerini ve ilişkilerdeki saplantı ve kıskançlık gibi duygularla tanıştırıyor bizi. Sabato, aşkı idealize etmek yerine, onu bir insanın iç dünyasındaki karmaşa ve çatışmaların bir yansıması olarak gösteriyor bence. Zaten Sabato'nun aşka yaklaşımı, onun eserleri üzerinden değerlendirdiğimizde, genellikle karmaşık, derin ve bazen de karanlık bir nitelik taşımıyor mu?
“Gerçekten böyle miydi? Bu anlam yoksunluğu üzerine düşünmeye başladım. Tüm yaşamımız kayıtsız gök cisimlerinden oluşmuş bir çölde attığımız ortak çığlıklardan mı oluşuyordu?”
Tünel, Ernesto Sabato
Moderatör: deanspie